Website Banner | sedanarinc.com
Psikanaliz

Psikanaliz Nedir?

Psikanaliz, insanın yalnızca düşündükleriyle değil, düşünemedikleriyle de var olduğunu kabul eden bir yaklaşımdır. Freud’un 20. yüzyılın başında geliştirdiği bu yöntem, rüyalar, dil sürçmeleri, semptomlar ve tekrarlar aracılığıyla bilinçdışının izlerini takip eder. Bu izler, özneden habersizce konuşur; çünkü psikanaliz, en temelde, öznenin kendine dair bilmediklerine kulak vermeyi önerir.

Semptom, yalnızca bir bozukluk ya da düzeltilmesi gereken bir hata olarak görülmez. Aksine, bir dile gelemeyenin, bir arzunun ya da bir çatlaktan sızan anlamın taşıyıcısıdır.

Psikanaliz, ruhsallığı “anlama” ya da “iyileştirme” çabası değil; özneyi, kendi sözünün yankısı içinde duyabilme imkânıdır.

Psikanalitik Klinik: Sözün Çalıştığı Yer

“Aklından ne geçerse söyle. Bilhassa söylemeyi istemediğin için söylemelisin.”

Freud’un bu çağrısı, psikanalitik kliniğin eşiklerinden biridir. Bir davet değil yalnızca; aynı zamanda bir sınır, bir etik, bir yön.

Çünkü psikanaliz, bir sohbet değil; bir çözümleme alanı da değildir. Her öznenin, kendi sözüyle, kendi bilinçdışına açılabildiği bir mekândır. Özenle kurulmuş cümlelerin değil, sürçmelerin, tekrarların, kaçamakların izini sürer. Sıradan olanı sıradışı kılan şey, tam da burada başlar.

Söylenmek istenmeyen, dışarıda bırakılan, önemsiz görülen, gülünç bulunan ya da korkulan düşünceler… Tam da bunlar, psikanalitik çalışmanın hammaddesidir. Ve her biri, bilinçdışının izlerini taşır.

Freud’un açtığı bu yol, Lacan’la birlikte dilin yapısına ve öznenin bu yapı içindeki yerine doğru ilerler. Lacan’a göre özne, söylemin içinde bölünür; kendi sözünün ardında bir başka düzen işler. Arzunun, yasakların ve eksikliğin dili... Ve bu dil, kimi zaman bir semptom olarak, kimi zaman bir sessizlikte ya da aynı döngüde takılı kalan bir yaşamda görünür olur.

Psikanalitik klinik, bu görünenin ötesine geçmeye çalışmaz. Onun biçimlenmesini, yapı kazanmasını ve kendi içinde nasıl işlediğini dinler. Bir tedavi modeli sunmaz; bir çözüm reçetesiyle ilerlemez. Bunun yerine, sözü bir çalışma alanı olarak açar. Her seans, bu alanın sınırlarında gerçekleşir. Ve her özne, kendi haritasını orada çizer.

Kimi zaman, çoktan söylenmiş bir cümle, yıllar sonra yeniden duyulur. Kimi zaman da hiçbir söze dökülemeyen bir boşluk kendini duyurur. Psikanalitik çalışma, bu işitilmeyen ya da duyulmaktan kaçınanla temas etmeye olanak verir. Çünkü susulan da, fazla söylenen de, bilinçdışının dilidir.

Klinik Bir Karşılaşma

Psikanalitik klinik, sabit tanıların, ölçümlerin, kategorilerin yerini öznel olanın aldığı bir alandır. Bir kişi konuşmaya başladığında, neyin önemli olduğunu yalnızca onun dili, onun tekrarları, onun sessizlikleri gösterir. Bu yüzden psikanalitik çalışmada önceden belirlenmiş bir yol haritası yoktur; yol, konuşmayla birlikte açılır.

Tekrar eden bir semptom, unutulan bir anı, rüyada kalan bir parça ya da beklenmedik bir sessizlik; her biri, dile gelemeyenin farklı biçimidir. Bu biçimler, ne bozulması gereken bir sistemin hatalarıdır, ne de düzeltilmesi gereken kusurlar. Aksine, her biri, öznenin yapısal iç dinamiklerinin işaretidir.

Çalışma, hazır çözümler üretmez. Yönlendirme yapmaz. Ne olması gerektiğini dikte etmez. Burada amaç, kişiyi yeniden “düzeltmek” değil; onun kendi sözüyle karşılaşabileceği bir alan sunmaktır.

Bu nedenle, psikanaliz bir teknik değil, bir etik alandır. Ne yön gösterir ne de çözüm vadeder. Yalnızca duyumsar, eşlik eder, tanıklık eder. Sözcüklerin açtığı alan kadar, onların yetersiz kaldığı yerleri de işitmeye çalışır.

Neden Psikanaliz?

İnsan bazen, ne olduğunu tam olarak adlandıramadığı bir ıstırapla karşı karşıya kalır. Her şey yolunda görünür; gündelik yaşam işler, cümleler kurulur, ilişkiler sürer. Yine de bir yerden sızan, kendini tekrar eden, dinmeyen bir huzursuzluk vardır. Bu huzursuzluk bazen bir panik atakta, bazen bir uykusuzlukta, bazen anlamsız görünen bir duygulanımda ya da hiç yerli yerine oturmayan bir ilişkide kendini gösterir.

,

Freud’a göre bu türden bir ıstırap, bastırılmış olanın dönüşüdür. Kişi, geçmişin izlerini bilinçdışına iter ama bu izler silinmez; semptomlar, rüyalar, dil sürçmeleri ya da unutmalarla geri döner. Psikanaliz, bu geri dönüşün izini sürer. Amaç, semptomu susturmak değil; onu mümkün kılan yapıyı anlamaktır.

Lacan’a göre özne, dilin içine doğar. Ve dilde hep bir eksiklik vardır. Özne, kendisini bu eksiklikle birlikte inşa eder. Bu da demektir ki, ıstırap sadece dışsal olayların sonucu değildir. Öznenin kendi arzusu, kaybı ve diliyle olan ilişkisi, çoğu zaman bu acının zeminini oluşturur.

Psikanalize başvurmak, bu ıstırabın anlamlandırılamayan kısmına kulak vermeye yöneliktir. Sıklıkla tekrarlayan döngülerin, bir türlü çözülmeyen ilişkilerin, açıklanamayan sıkışmaların ya da sadece “böyle yaşamak istemiyorum” diyen bir iç sesin ardından gelir.

Psikanalitik çalışmada konuşan özne, kendi sözüyle yeniden karşılaşma imkânı bulur. Söyleyemedikleri, sustuklarını, yanlış söyledikleri... Her biri, bilinçdışının diliyle örülmüştür. Bu dili çözümlemek, yalnızca geçmişi anlamak değil, gelecekteki yönü de başka türlü kurabilmektir.

Psikanalize başvurmak, kendine bir açıklama aramaktan çok, kendi içinde duyulmak istenen bir soruyu işitmeye yönelmektir. Bazen bu soru açıktır, bazen sadece yankısı vardır. Ama her seferinde kişi, yalnızca yanıt arayan biri değil, sorunun bizzat kendisi olarak oradadır.

Juan-David Nasio’dan, psikanalitik klinikte çalışılan travma üzerine, kliniğin içerisine dair bir bilgi de taşıyan alıntı:

“Bastırılan bir travma sırasında çocuk tarafından yaşantılanmış geçmiş şiddetli bir duyguysa -terk edilme, taciz, kötüye kullanma, şiddet vb.- sağır ve çocuğun içine işlemiş bu acılı duygu, çocuğu ele geçirir. Ve ne olduğu anlaşılmadan ileriki zamanlarda, çocuk bir yetişkin olduğunda semptomlar ve karmaşık davranışlar şeklinde açığa çıkar. Oysaki bu yıllanmış travmatik ıstırap bilinçle bir bağ kurmadan ve onu adlandıran bilinçli bir temsil olmaksızın ruhsallıkta dolaşır/dolanır. İşte tam olarak bir adın olmayışı, yani çocuğun travma sırasında veremediği bu ad ve yapamadığı bu adlandırma işlemi, bu ıstırabı travmatik ve tehlikeli kılar.”

Bu alıntıdan itibaren, bir anlamda psikanalitik klinik, yaşanan, bastırılan, hatırlanamayan ve adlandırılamayan olanın bir nebze dile gelişidir. Bu dile gelişle beraber, özne kendi hikayesini/geçmişini bugün konuştuğu dilin içerisine dahil ederek (dışarıda bırakmadan, bastırmadan) yani semptomunu üstlenerek onu yeniden inşa etme imkanı bulur.

Bu site, çerezleri ve ilgili teknolojileri, Çerez Politikamız'da açıklandığı gibi, site işletimi, analitik, gelişmiş kullanıcı deneyimi veya reklamları içerebilecek amaçlar için kullanır. Bu teknolojileri kullanmamıza izin vermeyi veya kendi tercihlerinizi yönetmeyi seçebilirsiniz.

Çerez Ayarları

Kabul Et

sedanarinc.com - Logo 2

Lütfen Çerez Politikamız'da açıklandığı gibi çerezleri ve ilgili teknolojileri ("Çerezler") kullanmamıza izin verip vermediğinizi seçin. Daha fazla bilgi için aşağıdaki her bölümü genişletin. Tercihlerinizi güncellemek için istediğiniz zaman aynı web tarayıcısından geri dönebilirsiniz. Lütfen tarayıcınızın çerezlerini sıfırlamanın tercihlerinizi sıfırlayacağını unutmayın.

Gerekli Çerezler

Bu Çerezler, bu sitenin temel özelliklerinin düzgün çalışması için gereklidir. Sitenin çalışması için gerekli oldukları için her zaman "Uygulandı" olarak ayarlanırlar.

Google Inc.

Şirket Açıklaması

Google Inc., bir arama motoru, bulut bilgi işlem, yazılım ve donanım içeren İnternet ile ilgili hizmetler ve ürünlerde uzmanlaşmış bir Amerikan çok uluslu teknoloji şirketidir.

Alan Adı

www.googletagmanager.com

Şartlar ve Koşullar

https://policies.google.com/terms

Gizlilik Politikası

https://policies.google.com/privacy